uzay yolcuları. başlıktan da anlaşılacağı gibi uzayda geçen yolcularla ilgili bir film.
bir başka distopik mi desek ütopik mi desek nere tutsan dökülüyo mu desek bir gelecek kurgulaması daha izlemiş olmak istiyorsanız yanında da teyzelerin günlerinde sergilediği ev yemekleri eşliğinde dram konuşmaları olsun intikam şehvet hırs ihtiras robot olsun istiyorsanız tam size göre. yerli diziler gibi.
film bundan yıllar yıllar sonra dünyanın zenginler ve fakirler hatta fasfakirler olarak iki şekilde yaşanmakta olduğu iğne atsan yere düşmez hale geldiği bu nedenle uçan şehirler imal edildiği bir döneminde yani gelecekte geçmektedir. bu uçan şehirler de yetmemiş olacak ki çok okuyan mı bilir çok gezen mi anlayışıyla dünyadan 200 300 milyon ışık yılı uzaklıklardaki bölgeler keşfedilmiş hatta oralarda dünya benzeri yaşanılabilir gezegenler keşfedilmiş tesislendirilmiş kullanıma açılmış ve bu uzak mesafeler arasında ulaşım hattı bile oluşturulmuş durumdadır. emperyalist kapitalist düzenin zirvesini yapmış olan bir şirket bu işlerden para kazanmakta sınıf farklılıklarını da göz önünde bulundurarak yeni bir dünya yeni bir hayat yeni bir başlangıç sloganıyla insanlara seyahat şansı sunmaktadır. bulunan ilk gezegenden sonra elde edilen devasa gelirle ikinci bir gezegen daha bulunmuş ve kolonileşmeye hız kazandırılmıştır. bulunan bu yeni gezegene gitmek için gerekli süre 120 yıldır. parasını ödeyen her seviyeden insan - zenginler peşin öder fakirler hayatları boyunca taksit öder - yolculuk boyunca son derece ileri ötesi teknoloji ile donatılmış bir uzay gemisinde uyutularak yola çıkmaktadır. gemi rotası önceden belirlenmiş olarak manevraları kendisi yapabilen otopilot sistemiyle hareket ederken beklenmedik (!) bir meteor yağmuru nedeniyle zarar görür ve gemide peşi sıra arızalar baş göstermeye başlar.
ilk olarak uyutulmuş olarak seyahat eden 5000 yolcu ve 258 mürettebattan bir kişi seni seçtim pikaçu yöntemiyle kazara tabiki de uyanır. normalde gezegene varış zamanından 4 ay önce uyanması gereken chris pratt jönümüz durumu 3 4 saat anlamaz ve kız tavlamak için meydana çıkıp da hiç kız olmadığını görünce çakozlar köfteyi. gemideki tek arkadaşı bir robottur ki başlarda insanlara ayar oluyo kesin bi işler karıştıyor gözüyle şüpheli kategorisinde değerlendirdiğimiz karakterdir zaten başka kimse yok kimden şüpheleneceksek. ayrıca robot barmenlik yapmaktadır. jönümüz duruma alışmaya başlamadan önce kendisinin mekaniker olduğunu öğreniyor ve gemide bulduğu bütün malzemelerle kapıları kırmaya çalıştığını görüyoruz. bu gerçekleşmeyince kendini gemide avutmaya içkiye vermeye başlayan chris pratt bir yılı aşkın bir süre gemide ortaya çıkan aksaklıkları gözlemleyerek yiyip içip eğlenerek zaman geçirir ama sürekli azer bülbül gibi yalnızlıktan mütevellit krizlere girer. en son intihar denemesinden de başarısızlıkla ayrılınca tesadüfün de böylesi uyku odalarından geçerken camdan tabut içinde uyuyan prensesi görür ve uyanması için onu öpmeye karar verir. bu noktada kaslarını da gizlemeye çalışmayan balyoz u savurabilen bir birey olduğunu fark ettiğimiz jennifer lawrence karşımıza çıkar. ikili birlikte zaman geçirip birbirlerini tanırlar. aşık olurlar. severler. aradan geçen zaman dişi yolcumuza niçin nasıl sorularını sormayı unutturur. hayatından memnundur.
bir robot olarak kendisinden kıllandığımız sürece tuz biber ekerek insanlardan nefret ediyorum bakışlarını esirgemeyen robotun neden yaptığını tabi ki senaryo gereği hala anlayamadığımız jennifer lawrence a gerçeği söyleme durumu sonrası ikilinin arası açılır. gemi bu süreçte kafayı yer. cozutur. bozulmaya başlar. bir nevi bombaya dönüşür. mürettebattan bir yetkilinin uyanması ve kontrol odalarına giriş yapabilmeleri sayesinde gemiyi onarmayı düşünürler ama kalp yetmezliğinden ölür yetkili kişi. bu yetkili kişi rolünde rolü eline yüzüne bulaştıran matrix ten tanıdığımız laurence fishburne oynamaktadır ki filmde geldiği hızla giden 5 dakikalık bir karaktere hayat verir ikilinin yalnızlığı bozulmasın diye. o ölünce çiftimiz arıza tespiti yapıp sorunları çözmeye çalışırlarken yeniden yakınlaşır ve yollarına devam ederler.
oyuncu seçimleri konusunda kesinlikle hakkını verelim filmin. özellikle ağaç rolü yapan meşeye bayıldım.
uzay yolculuklarının zaman sorununa ilişkin olarak dünyadayken yeni gezegeni nasıl keşfettin rotayı nasıl belirledin giden mesaj bile 19 yılda giderken yolları hesaplayanlarla ilgili tarkan in kimdi kimdi kimdi ah kimdi şarkısı kafamızda dönüp durmaktadır. nasıl bir vizyonu varsa şirketin 250 yıl sonrası için planlama yapabilmekte bir de bunu pazarlamaktadır. takdir edilesi.
uzayda yaşanması muhtemel olaylarla ilgili bir film çekicez giriş paragrafı olmasa olur mu deseler kabul görmüyor demek ki ki illa senaryo uydurup böyle sorularla bizi muhattap ediyorlar.
uzayın gözlemlenmesi anlık fiziksel değişikler ömür yetmezliği uzay yolculuğu gibi bir sürü güzel endişe verici korkutucu heyecan verici yıldırıcı durumu anlatmak istemesinden dolayı film izlenilesidir.
robota değinmeden geçmeyelim. meğerse masummuş. olay tamamen üstün teknoloji geminin yakıt dairesindeki kapak sıkışmasından kaynaklıymış. demek ki henüz robotlar dünyayı ele geçirmeye çalışmıyor.
hologramlar hariç toplam 4 karakterle film çekmek ve de durumları tiyatral bir havada yaşatmak zor iş. oyuncular bunu iyi kotarıyorlar. özellikle ağaç. bu durum hem bütçe açısından ekonomik hem de senaryo açısından gerekli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder