
izlerken ne beklediğinizi az çok bildiğiniz bond filmlerinden hiçbirine benzemeyen hatta hiçbir şeye benzemeyen bir bond filmi. arabalar kızlar ve silahlar üçgeninde dönen bond filmlerinden o kadar uzak ki bu durumu bond un ızdırap içinde yorgunum şimdi bakışlarına bağlıyoruz. araba desen yok. kız desen yok. silah desen yok. eee ne var? filmin başındaki niçin olduğunu ve oraya nerden geldiğimizi anlamadığımız köprü içi araba kovalamacası hariç arabalar boy göstermiyo filmde. zaten aşk acısı iliklerine işlemiş sürekli içen ve önüne geleni dıjın diye vuran uykusuzluktan muzdarip bir karaktere hayat verdiği için bond kızları da ortalıkta değil. silahlar? silahlar? evet. silahlarla ilgili gördüğümüz en önemli ayrıntı bond un yakınındaki elindeki uzanmakta olduğu aklından geçirdiği bütün silahların yere düşmesi. sanki silahlar bile bond dan kaçıyorlarmış gibi bi izlenim var. galiba silah tasarımcısını şutladılar ekonomik kriz nedeniyle işçi sayısında azalmaya giderken.

sonuç teşkilat önce ne yapsak ki ayaklarında bond u ortada bırakıp sonra güveniyoruz tam destek der ve bond kötü adamları yakalar. işleri yoluna koyar. peki iç huzur. onu da filmin sonunda manitayı baştan çıkarıp sonra balıklara yem yapan şahıstan aldığı intikam ilen giderir. içinin yağları erimiş olarak anka kuşu misali küllerinden doğup arınır yoluna devam eder.
ÖZET: HANÇER YARASI DEĞİL DOMDOM KURŞUNU DEĞDİ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder