PAN - BÜTÜN TRAVMALARI ANNELERE YIKAN BİR ZAMANLAR NEVERLAND KURGUSU

peter panpan. peter pan. hayaller gerçek olur diyerek yola çıkartan umutlar ölmez temalı çocuk klasiğinin hollywood uyarlaması.

bilinen peter pan öyküsüne yeni bir bakış getirmek ve daha da hollywood laştırmak için yazılmış evvel zaman içindeyi anlatan film. filmde 2. dünya savaşından 12 yıl önce ingiltere de bir yetimhanenin kapısına bırakılan peter adlı çocuğun öksüz damgasıyla yıllar boyunca rahibelerin ellerinden çektiklerini ve peter in de rahibelere azap vermek için yaptıklarını ve aldığı karşılıkları izleriz ilk önce.

birçok öksüz yetim çocuğun ortadan kaybolmaya başlaması 2. dünya savaşı sırasında alman uçaklarının ingiltereye saldırmasıyla paralel gerçekleşir ve peter bu durumdan acayip kıllanır. plan yaparak ne olduğunu anlamaya çalışırken başrahibenin para karşılığı çocukları sattığını öğrenir ancak sanki engellemek gibi bir şansı varmış gibi müdahale edemeden onu da alırlar diğer çocuklar gibi. kendini bir anda korsan gemisinde bulan peter savaş uçaklarının açtığı ateşten de sağ kurtularak boyut değiştirip var olmayan ülkeye yani neverland e gider. her hikayenin başlangıcı vardır diyerek esas hikayede peter pan in memleketi olan neverland e peter in gelişini nasıl pan a dönüştüğünü anasını falan her bir şeyciği idrak etmeye sevk oluruz.

hugh jackmanhikayede kötü adam hugh jackman kaba sakal namıyla karşımıza çıkar ve perilerin suyunu sıkarak onlardan nargile otu yapıp içine çeker ve gençleşir. sanırsın ajda pekkan. tebi ki de küçücük perilerden olma güzellik cigarasının da ömrü kısacık olur ve daha dahaaaaa naraları arasında kendine iki görev addeder. saklanmış perileri bulmak ve çocukları mağaralarda peri taşı bulmaları için çalıştırmak.

tipik bir seçilmiş kişi durumuna indirgenen peter pan hikayesinde peter kehanete göre uçabilecek ve de adaya özgürlük getirecek kişi olacaktır ancak henüz uçtuğunu hatta anasının memleketinde olduğunu bilmemektedir. madenlerde samimiyet kurduğu tek kişinin ileride ki en büyük ve hatta tek düşmanı olan kaptan kanca james hook olması yine hikayeyi başka bir boyuta taşır merakı körükler beri taraftan kancaya sempati duymamıza neden olan olaylar sıra gelir.

madenlerden kaçar perileri korumak için danseden yerel halkı bulur ve kaptan kancanın aşık olmasını ve iyilik meleği kesilmesini sağlayacak olan esas dişiyle beraber perileri kurtarmak için kaba sakalla mücadeleye girişir. seçilmiş olduğu kişi olmak için filmin son anını beklemesi bütün seçilmiş kişi filmlerinde olan klişeye selam çakar tıpkı rocky nin bütün maçlarını son rauntta alması matrix te neo nun böğrüne kurşunu yemeden kafasının çalışmaması gibi.

timsahbi ara sahneye timsahların çıkması ahan şimdi gidecek kaptan kancanın kolu dedirtse de hollywood belki film tutarsa o hikayeyi de ikincide anlatırız diyerek mevzuya yanaşmamıştır. yerel halkın savaşçısı anlamına gelen pan ifadesini peter e vermeleriyle peter pan artık kaderini gerçekleştirmek üzere hazır ve de superman gibi uçmaktadır. perilerle birlikte kaba sakala karşı savaşırken adeta peri bükücüye döner ve perileri yönlendirip önce kaba sakalın tayfasını sonra kaba sakal hugh jackman ı alaşağı eder. bu esnada peter pan in perilerin kovanını teslim ettiği kaptan kancanın sonu da yüzüklerin efendisindeki isildur un açgözlülüğe kurban gidişini izleyişimiz gibi mi olacak soruları kafada uyanmaya başlar ama ı ıh hollywood yine o topa girmez başka bahara der.

ÖZET: BANA ARKADAŞINI SÖYLE SANA NE MAL OLDUĞUNU SÖYLEYİM.

SÖZCÜKLER VE RESİMLER - SANAT VE EDEBİYAT ÖĞRETMENLERİ YARIŞTIRMACASI

sözcükler ve resimlersözcükler ve resimler. edebiyat ve sanat kapıştırması ile nerdeydim nerelere geldim kapı çaldı sen diye uyandım ezgili renkli eğitsel film.

ayrıntılarını filmin içinde diyaloglarda yakaladığımız karakterler kendi işlerine sarılmışlıkları ve inişli çıkışlı itişli duruşlu kariyerleri ile serpilirler önümüze bir ingilizce öğretmeni rolünde clive owen ve bir sanat öğretmeni rolünde juliette binoche endamında.

kendi alanlarında zamanında göklere çıkmış biri resim yapmasını engelleyen kemik rahatsızlığı diğeri alkol bağımlılığı nedeniyle an itibariyle dibe vurmuş zamanları ve mekanları bir okulda kesişmiş iki üretkeni konu alan filmde ingilizce öğretmeni olarak clive owen çalıştığı okulda okul yönetimi öğrencileri ve iş arkadaşlarıyla sorunlar yaşamakta geçmişinde ailesiyle yaşadığı travmayla yüzleşememekteyken rahatsızlığı nedeniyle taşınmak zorunda kalarak şehre gelen ve sanat öğretmeni olarak aynı okulda göreve başlayan juliette binoche un sarıp sarmalayan tuhaf ve bir o kadar da çekici enerjisiyle ikili arasında bir sidik yarışına dönen sözcük avı ve sözcüklerle resimleri ifade etme durumu proje haline gelir ve öğrencileri de içine alarak okulda yeni bir heyecan dalgası oluşturur. 

ikilinin arasındaki çekim her ikisinin yaptıkları işlere yansımaktadır ki alkol bağımlılığı türkan şoray ın beni gibi ayrılmaz bir parçası olmuş clive owen işleri eline yüzüne bulaştırıp sıçıp batırır. juliette binoche un rahatsızlığına rağmen enerji bulduğu hayat verdiği kendinden ortaya koyduğu ve de aralarındaki ilişkinin bir ürünü olarak ifade etme kararlılığını gösterdiği resmi de mahvedince oh nolamaz ne yaptım ben serzenişleri arasında terapiye gidip alkolü bırakır oğluyla arayı düzeltip geçmişiyle yüzleşir öğrencilerinin kendisine duymaya başladığı saygı kırıntısından kalanları toplar işine dört elle sarılır ve de sözcüklere karşı resimler konulu proje için juliette binoche un okula dönmesi için kırk dereden su getirir.

sözcükler ve resimleryetenekli bir öğrencisinin desteğiyle yeni ufuklara yelken açan acısı dinen yarası kabuk bağlayan görmezden gelerek işkence etmenin doruklarında gezinen juliette binoche sözcüklerin ve resimlerin olmadığı yerde müzik vardır diyerek olaya farklı bir bakış açısıyla yaklaşan clive owen ın da çeldirmesiyle öğrencileri için okula döner projede yerini alır ve clive owen a beni esas üzen kendini heba ettiğini potansiyelini ziyan ettiğini görmek diyerek ahlak dersini tamamlar.

projenin sonunda sözcüklerin ve resimlerin kardeşliğini bağlılığını tamamlayıcılığını vurgulayan hepsi duyguları kendi yoluyla harekete geçirir deyip bonusları toplayarak juliette binoche un kalbini yeniden kazanan clive owen öpücüğü de kapar film biter.

ÖZET: NE EKERSEN ELİNLE O GELİR SENİNLE.

Fİ Çİ Pİ - AZRA KOHEN İMZALI KİŞİSEL GELİŞEMEME ROMANI

fi çi pi. sıradan kişisel gelişim kitaplarından biri olmamak için yazarı azra kohen tarafından yazılan ancak kullandığı materyaller temalar öğretiler ve biteremeyicilikle sıradanlığın tavanını döşeyen kitap.

azra kohenazra kohenazra kohen

bir yazar ilk romanında üçleme yazar mı yazar. aklına konu gelmiştir. sığmıyodur bi kitaba. kime ne. yazar. yazdı da. 3 kitabı cilt olarak birbirinden ayıran nedir? konu? ele alınış? tarih? bakış açısı? hiçbiri yok. yalnızca birinci kitabın sonunda 2 yıl ileri gidip ikinci kitabın başında 2 yıl geri gelmemiz dışında üçleme olmasının sayfa sayısından başka bir özelliği yok.

işlediği ya da anlatmaya çalıştığı konuyu okuyucunun ilgisini çekmek için olduğunu düşündüğümüz nedenlerden ötürü yani okunma ihtiyacı yazdım yaaa nolur okuyun gibi cinsel unsurları fazlasıyla kullanıp bi de tarantino ya laf ediyorum sürdürme eğiliminde olarak bunu da 3 kitabın tamamına yayarak bizi bezdirmiştir. yarattığı bütün karakterlerin sorunlu oluşunun altında cinsel eksikliğin ya da cinsel mağduriyetin ya da cinsel istismarın ya da cinsellikle ilgili bir noktaya parmak basan bir mevzunun olması neredeyse kitaptaki herkesin çiftleşmek için deli dana gibi ortalığa düşmüş olması veya birini bulmak ihtiyacıyla kendini tamamlamaya çalışması o da ne ya durumu akıllara başka sorular da getirmektedir ammaaaa neyse.

diğer bir taraftan özellikle polisiye bilimkurgu gibi süregiden çözümlemeli hikayeleri romanları kurguları okuma meraklısı olanlar için daha ilk sayfalardan başlayarak geleceğe atıfta bulunma gelecekle ilgili tüyolar verme ya da gelecekten kesin bilgiler aktarma durumu sinemaya giren kişiye yer göstericinin katil bahçıvan demesi gibi aşırı rahatsız edici tiksindirici ve hatta kitabı elinden attırasıcı bir etki yapmaktadır. kitabın kalanını okumak için defalarca kendinize ha gayret yapabilirsin telkinlerini salık vermenizi şart koşar. bu ahval ve şerait içinde dahi kendimizi okumaya zorlamakta zorlansak da deneyip bitirdiğimizde kitabın genelinden öğrendiğimiz ki bunlar da kişiye göre değişir 3 bilemedin 5 yararlı bilgi dışında elimize 1500 sayfalık bir zaman kaybından başka hiçbir şey geçmez.

hadi o kadar yazdı. hadi o kadar zaman ayırdın. hadi o kadar okudun. noldu. insan bu kadar saçmalamanın sonunda kesin final babalar gibi olacak anıtı dikilecek daha söyleyecek sözü bitmedi hiti sondadır diyerek ilerlerken bari adam gibi bir final olsaydı diye bekleyedursun goccccaaa üçlemenin finali değme fantastik romanlara taş çıkartırcasına cüneyt arkın filmlerine selam çakarcasına salih dursun un kırmızı kartı gibi yüzümüzü kızartırcasına çeksene elini kırıcan mı belimi dedirtircesine sefalet içinde yerlerde yuvarlanır. kalkamaz. kalksa da artık kimse onu umursamaz. sallamaz.

fi adlı birinci kitapta hastalık derecesinde fi ye kafayı takmış bir karakterden fi nin ne olduğunu hatırlamayan hatırlatmayan bir karaktere dönüşümü de gördük.

çi adlı ikinci kitapta hastalık derecesinde çi ye takıntılı bir karakterden çi nin ne olduğunu hatırlamayan hatırlatmayan bir karaktere dönüşümü de gördük.

pi adlı üçüncü kitapta pi den hiç bahsedilmediğini de gördük.

uzun lafın kısası kişisel gelişememe sözlüğü niteliği taşımakta olan bu kitabı yazar azra kohen belki hayranlarından gelen gazla dörtlemeye falan çıkartırsa diye korkmaktayızdır.

ÖZET: DEVEYE CİLVE YAP DEMİŞLER İKİ ÇADIR DEVİRMİŞ.

THE HATEFUL EiGHT - TARANTiNODAN BİR KANLI WESTERN DAHA

hateful eightthe hateful eight. nefretlik sekiz kişi. hepsi birbirinden deli kana susamış her durumu işine geldiği gibi yaşamaya alışkın 8 pişkin adam. bir de olayların merkezinde bir calamity jane.

açılış sırtındaki yük kendisine yetmezmiş gibi kar kütlesiyle de boğuşan bir isayla başlar. uzuuuuuun süre onu ve onun cidarından yaklaşmakta olan atlı arabayı izleriz. aklımıza nuri bilge ceylan ın uzuuuun süre bir adamın yürüyüşüyle açılan uzak filmi gelir.

zamanın ne olduğunun bir önemi yoktur ki bir siyah ve bir beyaz adam amerikada karşı karşıya geldiklerinde filmlerde ortaya çıkan silah muhakkak patlar durumu gibi bir gerginlik olmasın. filmde ki herkes zaten john rambo gibi tepeden tırnağa silah kuşanmışken bu durum daha da olası bir hal alır ve önce kim ölecek diye beklerken kendimizi bir sabır oyununun içinde buluruz.

kurt russelarabanın içinde uzun zamandır karşılaşmadığımız tango ve cash filminin cash i kurt russel yanında gözünde nedenini çok geçmeden öğrendiğimiz bir morlukla oturan calamity jane vardır. türünün son örneği durumunda filmde karşımıza çıkan çikolata renkli samuel jackson arabaya binmek için silahlarını bir kenara bırakmaya razı olur. soğuktan donmuş 3 ceseti arabanın tepesine nasıl yükledikleri belli olmayan bir süreçten sonra arkalarından kovalayan fırtınadan kaçarlarken kasabanın şerifi ile karşılaşıp onu da yanlarına alırlar.

hateful eightfırtınadan korunmak ısınmak ve beklemek için yol üstündeki bir mekanda konaklamaları gerekir. bütün film bu mekanda geçer gider ve biter. mekanın esas sahipleri ortadan kaybolmuş ve mekanda birbirinden farklı 4 adam bulunmaktadır ki samuel jackson mekanın işletmecilerinin de çikolata renkli olması vesilesiyle sahipleri tanımakta ve ortadan kaybolmalarının sorumlusu olarak mekandaki adamları görmektedir. filmde herkesin kelle avcısı olması suçlu addedilen kişileri yakalayarak geçimlerini sağlaması tarantino nun zincirsiz filmindeki almanı gözümüzün aramasına neden olur ama bu kez kadroya dahil olmamış. di caprio o filmle de oscar alamamıştı. neyse.

samuel jacksonsonradan öğrendiğimiz gerçeklerle birlikte mekandaki 4 kişi calamity jane i kurt russel ın elinden kurtarmak için bir tezgah hazırlamış ancak bir araba dolusu adamın gelebileceğini hesaplamamışlardır. samuel jackson mekandaki adamları sırayla avlarken tarantino filmlerinden alışkın olduğumuz ekstra kan temalı sahneler bize kırmızının tonlarını saçar. herkesin birbirini vurmaya çalıştığı ve son olarak samuel jackson şerif ve calamity jane in hayatta kaldığı dialoglar sürecine geçiş yapılır. kurt russel ın hayalini kurduğu gibi ölmesi gerektiğine kanaat getirdikleri calamity jane i tavandan asarak infaz ederler.

kölelik ırkçılık ve fırsatlar diyarı amerika konularına fazlasıyla dikkat çeken filmde ki kutsal amerikanın çok da kutsal olmadığı ortaya çıkar beyazların sevmediği çikolata renklilerin de meksikalıları sevmemesi ironiktir. her bireyin geçmişinde karşılaştığı davranışı geleceğine taşıdığını anlarız. amerikadaki kuzey güney savaşı ve lincoln vurguları aynı sorunların günümüzde de devam ettiğinin göstergeleri olarak karşımıza çıkar.

quentin tarantinodoksanlarda büyük keyif veren uzun sekanslar iç içe geçmiş konular ve sırasız film zevki ile kendi adını yukarılara taşımış tarantino nun kill bill de yaptığında olay budur tadında beğeni kazandırdığımız ama artık kabak tadı veren kendini tekrar etme durumuna düşmüş olması temcit pilavı gibi sürekli aynı mesajların olaylar dizisinin ve de karakterlerin önümüze koyulması tadı kaçırmış bardağı doldurmuş sabrı taşırmıştır. abartı mizahının kara mizah ile beslenmesi yeter de artar bir haldedir. yeni ufuklara yelken açılsındır artık.

ÖZET: YEDİĞİN HURMALAR GÜN GELİR TIRMALAR.

ÖLÜMCÜL TAKİP - İYİLER DAİMA KAZANIR BİR FİLM DAHA

ölümcül kaçışölümcül kaçış. isim çevirisi de kendisi kadar kötü olan oyuncuların bile bitse de gitsek diyerek vakit geçirdikleri kutsal amerikanın yeniden kurtarıldığı aksiyon içerikli tıraş film.

oyuncu kadrosu olarak bakıldığında beğenilmesi olası bir film olmasına rağmen zaten yapımcılar da filmin tutmicanı anlamışlar da içeriye bu kadar ünlüyü doldurmuşlar şeklinde sırıtmaktadır. elden düşme bir 007 james bond olan pierce brosnan ve 5. elementten sonra zombilerle boğuşmaktan başka film çekmemiş milla jovovich yanlarına hollywood da aç kalmış iş olsun çamurdan olsun diyen ne kadar oyuncu varsa toplamış doluşmuşlar.

afganistanda amerikan ordusunun kutsal demokratikleştirme görevlerini ifa ederken esir düşen iki askerden birinin babasının ingilterede amerikan büyükelçiliğinde vize verme üst görevlisi olarak ki tesadüfün de böylesi çalışmakta olmasıyla nedense çok düşman edinmiş amerikadan intikam alma isteğiyle yanıp tutuşan bir avuç insanın bir araya gelip bu görevliye şantaj yapması ile film açılış yapar. gerisini anlatmasam da zaten belli olan senaryoda birkaç iyi adam ve bir de en kötü adam kadrosundaki karakterlerin marifet sergileme yarışı başlar.

alman bir kimyacının ingiltereden amerikaya vizesiz uçmaya çalışmasıyla nasıl bi salaklıksa artık ya bi de alman yani vize işlemlerinin sıkılaştırılması ve işin başına ehli bir zatın getirilmesi 11 eylül sonrası amerikanın bir tedbiri oluverir. bu kişi öksüz yetim ama çooook zeki yüksek lisansını londrada yapmış güya londra yı avucunun içi gibi bilen milla jovovich ten başkası değildir.

pierce brosnanamerikadan intikam almak için bir araya gelmiş adamlar derneği üyelerinin sonuncusunun vize işlemleri nedense bu gaciya denk gelir ve arkadaş kıllanır. oğlu düşman hattında olan ve şantaj edilen ihtiyar emmi olaya el koyaraktan gacıyı devre dışı bırakıp vizeyi onaylar. bu arada işi yokuşa süren ve çorap söküğünün ucundan tutarak gitme sana muhtacım diyebilecek vize görevlilerinin fişini çekmek de saatçi lakaplı filmin en kötü adamı durumundaki eski bond pierce brosnan amcaya düşer. karizmasından bir şey kaybetmemiş olarak bu kez kurtarmak değil öldürmek işinde ustalaşmış pierce amca yaptığı bombe sayesinde herkesi temizler ancak milla jovovich kurtulmayı başarır. olaylar milla jovovich in terörist eylemlere karıştığı ve vizeleri onayladığı yönünde manipüle edilerek halka servis edilir ve milla teyzenin infazı istenir.

elini attığı her dal kuruyan kime gitse kapılar yüzüne çarpan çooook zeki olmasına rağmen olayları çözmekte dedektif gadget tan bile daha yavaş kavrama becerileri sergileyen londra yı avucunun içi gibi bilmesine rağmen metroda kaybolan hadi son bir umut diyerek oğlu yakalanmış memur amcanın evine giden milla teyze orada arkadaşıyla karşılaşıp umudunu tazeler ve bir tabur askerin içinden kuş uçsa avlamak için emir almış terör ihbarı nedeniyle teyakkuzda olan amerika büyük elçiliğine girer ve amerikaya gidebilmek için kendisine pasaport aşırıp elini kolunu sallaya sallaya oradan uzaklaşır.

milla jovovichfilm boyunca hiçbir yeteneğine şahit olmadığımız milla jovovich amerikaya gelip yılbaşı gecesinde times meydanında milyon kişinin ölümüne neden olması için planlanmış bombayı durduracaktır. hakkında film boyunca o kadar fazla bilgi öğrendiğimiz ama bu bilgilerin hiç birinin karşımıza işe yarar bir şekilde çıkmadığı düşünülürse niye anlattın o zaman bunları demekten kendimizi alamayız.

bombanın inha edilmesi için uzaktan atış yönteminin seçilmiş olması tuzdur biberdir ne varsa ortama ekmiş milla teyze de 50 kat merdiveni bir çırpıda koşarak çıkıp nefes darlığı bile geçirmeden amerikayı bir kez daha kurtarmıştır. film boyunca biri rus biri ingiliz iki adamla kapışarak cüssedir kastır bana yazmaz arkadaş pozlarıyla ayakta kalmayı başaran milla teyzenin yeteneğinin merdiven çıkmak olduğunu düşünmekteyiz.

ingiliz mi5 ve içişleri de işin o kadar içindedir ki kim dost kim düşman hala bulanıklığını korumaktadır. bi anda kendi adamına bile inanmayan anında satış şov yeteneğiyle bizlere wauuuw dedirten filmin sonunda da ilerleyen zamanda kesin madalya takarlar dediğimiz amerikan yetkilileri olmasa zaten film olmazdı. zaten film olmamış. olamamış.

ÖZET: DAM ÜSTÜNDE SAKSAĞAN GEL BİZE BAZI BAZI.

KARA DÜZEN - SUÇLU OLMAK NEDİR NE DEĞİLDİR KONULU BELGESEL TADINDA JOHNNY DEPP FİLMİ

kara düzen
kara düzen. johnny depp in bir başka suçluyu oynadığı suçlular ne yapar ne yapmamalı yaparsa ne olur ve iyiler daima kazanır dayatmalı filmdir.


öncelikle johnny depp in mavi gözlü doğmaması kaderin en doğru cilvelerinden biriymiş. kendisi suçsuz bir adamı oynadı mı onu da hatırlamaz olduk ama yağmurdan kaçarken doluya tutulan bir karakteri bir sürü tanıdık yüz eşliğinde oynayarak da bize seyir zevki vermeye çalışmış olmasına minnettarız.

johnny depp gözü kara ki bu sadece deyimsel bir psikopat olarak tabi ki de united states of patates in boston şehrinde hüküm sürmekte ve terör saçmaktadır. canını sıkana kurşunla karşılık vermekte adını yanlış söyleyene kırık bir soluk borusu hatıra bırakmaktadır. doğup büyüdüğü sokaklardaki tek ali kıran baş kesen olmak hevesiyle dönemin diğer kötü adamları imajıyla ortalarda dolanan italyanların yakalanması ve ortadan kaldırılması için çocukluk arkadaşı olan bir fbi ajanıyla işbirliği yaparak merdivenleri hızla tırmanıp kral olur.

johnny depp
önce annesi de mavi gözlü olmasına rağmen ki johnny depp de mavi gözlü kendisi kahverengi gözlü olarak dünyaya gelmiş genetik bilimine hay canına yanayım dedirtecek kadar iddialı bir zarf atan oğlu ölür. ardından annesi de ölünce johnny depp iyice karanlık bir krala dönüşüp önüne geleni mıhlar.


fbi yediği haltı sonradan fark eder ve bu kez de johnny depp in peşine düşer. bu esnada çocukluk arkadaşı olan fbi ajanı kendisi için bilgiler sızdırırken fbi ın elinden sıyrılıp işlerini devam ettirir. her güzel günün bir sonu olması klişesiyle fbi sızıntıyı önlemek için soruşturmayı yerel polis denetiminde az kişinin bilgisi dahilinde gerçekleştirir ki yine de herkesin yakalanmasına rağmen johnny depp kaçmayı başarır.

aynı annenin çocukları olarak dünyaya gelen iki kardeş olarak johnny depp büyük sherlock dizisinden tanıdığımız sevdiğimiz sherlock holmes karakteriyle ki özellikle ikinci sezonunda bizi kendisine hayran bırakan benedict cumberbacth küçük kardeşi oynamaktadır. büyük kardeş tipik bir işlevsel sosyopat ve psikopat olarak karşımıza çıkarken küçük kardeş nasıl yollardan geçtiyse artık seçilmiş bir senatör olmuştur. tabi ki de hiç kimsecikler küçük kardeş benedict cumberbatch in o mevkiye gelirken büyük kardeş johnny depp in varlığını ya da işlevselliğini kullanmadığına inanmamaktadır. aksi halde kendilerine saf mısınız derdik.

benedict cumberbatchnitekim senatör olarak katil bir kardeşin varlığıyla ki sanki bir anda ortaya çıktı bu kardeş adam senatör olana kadar bakmadınız mı seceresine işini sürdüremez hale gelir ve istifa eder. bu tarz şeyler zaten ortadoğu coğrafyasında genellikle olmaz. olduğunu bildiğimiz ya da olduğunun söylendiği ülkelerin başında japonya gelmektedir ki süslü intiharları örnek alınasıdır.

etrafındaki bütün adamların bir şeylere içerledikleri ve de bunun sonucunda bülbül gibi şakıdıkları düşünülürse zaten uzun bir yaşam sürmüş olduğu yaptığı iş de göz önünde bulundurulursa söylenebilir johnny depp in. velhasılı ölmez kaçar ama aradan 12 yıl geçmesine rağmen hala güveneceği adamları iyi seçemediği için yakalanır ve 2 kez müebbet hapis cezasına mahkum edilir. çocukluk arkadaşı olan fbi ajanı ise ben bu sokakların çocuğuyum johnny depp beni küçükken şeker almaya götürürdü o benim kahramanım vefa benim için her şeydir diyerek 40 yıl ceza alır.

ÖZET: BEYAZ GÜL KIRMIZI GÜL GÜLLER ARASINDAN GELİR, JOHNNY TAKMIŞ MAVİ LENSLER ÖNÜNE GELENİ DEŞİYİR.

STAJYER - TEKNOLOJİK BİR DÜNYADA EVLİLİK YÜRÜTME KILAVUZU FİLMİ

the intern
stajyer. her şeyin teknolojiye boğulup geçmişin geçmişte kaldığı hayatın aşırı hızlı yaşanılıp tüketimin doruklarında olduğumuzun öğretildiği kuşak çatışmalarının kökenleri ve evlilik algısı üzerine bir film.


emekli olmuş ve ölen karısının ardından kalan yaşamında tombala oynamak yerine hayata olan açlığını doyurmak için elinden geleni yapan 70 yaşında bir adamı oynayan robert de niro ile açılır perde. daha ilk kareden yaş yetmiş ama iş bitmemiş dedirterek enerjisini bize kadar ulaştırır büründüğü karakterle. elinden geleni dener ve elini attığı her seçenek boş çıksa da bu hayat böyle geçmez deyip denemeye devam eder. sonunda bir şirketin mecbur kalarak başlatmak zorunda kaldığı sosyal sorumluluk projesi kapsamında işe stajyer olarak alınır.

şirket farklı satıcıların farklı ürünlerini daha ucuza satma yöntemini besinsemiş kadınların alışveriş çılgınlığına bağlı ekonomik sistemin çarkını mehmet ali erbil in bile hayallerindekinden daha hızlı çeviren kapitalist düzeni zirveye çıkaran elektronik ticarette çığır açan bir şirkettir. şirketi patron rolüyle karşımıza çıkan anne hathaway kurmuştur ki fikir bir akşamüstü evinde şarap içerken şimdi alışveriş yapmak ne de keyifli olur dediğinde aklına düşmüştür. kadınların günlük yaşam içerisinde kendilerine zaman ayırabilmelerinin zor olduğuna dikkat çekerek hizmeti onların ayağına götürmeyi amaçlar. şirket kısa zamanda tutar. yatırımcılar çılgına döner. akbabalar üşüşür. vs.

the intern
anne hathaway in işinden dolayı evine zaman ayıramayan bir anneye dönüşmesi fedakar ve 21. yy. idolü bir baba olarak eşinin işini bırakmasıyla ona destek sunması sürecini beraberinde getirir. toplumsal klişeler ile beslenmiş çarkın dişlileri konumundaki insancıkların çalışan kadın imajına hor bakmaları filmin başrol erkeğini feminist yapar. stajyer de niro filmdeki umutsuz ev kadınlarından daha fazla kadın hakları eşitlik ve iş yerinde kadın olmak konularındaki pozitif tutumlarıyla takdir toplayarak eski usul beyefendiyi serer göz önüne. alışkanlıkları ve kalıplaşmışlıklarına rağmen gençler içerisinde tutunmaya devam eder. hiç anlamadığı teknolojik jargon ve yetişemediği yaşam hızına ayak uydurmaz. kendisini kabul ettirir. pekala biliriz ki vücut virüsü sindiremezse onun esiri olur. zaman içerisinde en başta karşılaştığımız de niro enerjisi ve eski usuller gençleri sarıp sarmalamaya başlar. filmde herkesin güven duyduğu size amca diyebilir miyim naraları attığı bir karaktere dönüşür.


eş ve iş arasında mekik dokuyan ama işinden kaynaklı yoğunlukla eşi ihmal eden bunun sonucu olarak da boynuzlanan anne hathaway ilişkisini kurtarmak için şirketinden vaz geçmeye razı bir noktaya gelmiştir ki stajyer de niro hayat yaşamaya değer olduğu kadar senindir de nutuklarıyla çocuk da yap kariyer de diyerek hem işi hem eşi hizaya getirir.

iyi şeyler durduk yerde sizi bulmaz birazcık da siz mücadele etmelisiniz altyazısıyla her an karşılaştığımız filmde ister doğu olsun ister batı kadının yeri mutfağıdır anlayışının her yerde hakim olduğunu görürüz.

the intern

anne hathaway in giderek drama kraliçesine dönüştüğü gerçeği de artık aşikardır. kadının ağlamadan oynadığı bir rol neredeyse olmadı gibi.

robert de niro yaşlı ve ton ton dede rollerine bürünecek gibi görünüyor bundan sonrasında. bu yolculuğu zaten fockers larla başlamıştı.

ÖZET: AYVA ÇİÇEK AÇMIŞ YAZ MI GELECEK, GÖNÜL BU SEVDADAN VAZ MI GEÇECEK.

QUANTUM OF SOLACE - BEDBAHT BİR BOND PARODİSİ

quantum of solacequantum of solace. 007. james bond. henüz keşfetmedikleri için arka planda çalmadı ama bir teselli ver şarkısı için çekilebilecek önsöz niteliğindeki film.

izlerken ne beklediğinizi az çok bildiğiniz bond filmlerinden hiçbirine benzemeyen hatta hiçbir şeye benzemeyen bir bond filmi. arabalar kızlar ve silahlar üçgeninde dönen bond filmlerinden o kadar uzak ki bu durumu bond un ızdırap içinde yorgunum şimdi bakışlarına bağlıyoruz. araba desen yok. kız desen yok. silah desen yok. eee ne var? filmin başındaki niçin olduğunu ve oraya nerden geldiğimizi anlamadığımız köprü içi araba kovalamacası hariç arabalar boy göstermiyo filmde. zaten aşk acısı iliklerine işlemiş sürekli içen ve önüne geleni dıjın diye vuran uykusuzluktan muzdarip bir karaktere hayat verdiği için bond kızları da ortalıkta değil. silahlar? silahlar? evet. silahlarla ilgili gördüğümüz en önemli ayrıntı bond un yakınındaki elindeki uzanmakta olduğu aklından geçirdiği bütün silahların yere düşmesi. sanki silahlar bile bond dan kaçıyorlarmış gibi bi izlenim var. galiba silah tasarımcısını şutladılar ekonomik kriz nedeniyle işçi sayısında azalmaya giderken.

quantum of solaceyakaladığı ya da peşine düştüğü her karakterin kendisini boynuzlayıp acılara salan dişi ajan etrafında döndüğünü anlamak zaman almıyor ki bond un bunu kendisine itiraf etmesi uzun sürüyor aslında. iç huzur meselesi yine burada da karşımıza çıkıyor. tabi ki herkesin kötü zamanları olur. dibe vurduğu anlar olur. yalnız kalmak ya da yalnız kalmamak için saçma sapan şeyler yaptığı zamanlar olur. süper kahramanlar da hata yapabilir. ama bond. asla. nakka. bond karakterinin geçtiğimiz 30 yılda karşımıza çıkan hiçbir filmde böylesine ezildiğini hatırlamıyorum. acıdım la adama. gocccaaa bond. bitmiş ya la. yani neredeyse kendileri bond olmasa adsız alkoliklere katılıp intihar öncesi konuşmalar yapacak. filmin içinde eski tanıdıklara yeni yüzlere baya ağlanmasından aşikar. 

sonuç teşkilat önce ne yapsak ki ayaklarında bond u ortada bırakıp sonra güveniyoruz tam destek der ve bond kötü adamları yakalar. işleri yoluna koyar. peki iç huzur. onu da filmin sonunda manitayı baştan çıkarıp sonra balıklara yem yapan şahıstan aldığı intikam ilen giderir. içinin yağları erimiş olarak anka kuşu misali küllerinden doğup arınır yoluna devam eder.

quantum of solace

ÖZET: HANÇER YARASI DEĞİL DOMDOM KURŞUNU DEĞDİ.

TAŞIYICI - HIZ AKSİYON MACERA AİLECEK NAKLİYE ŞİRKETİ

taşıyıcı
taşıyıcı. hem de tam gaz. film kendimi izlemek zorunda bıraktığım 1.5 saat boyunca bir filmde neler olmamalı neden olmamalı ergenler bu filmlerden ne anlıyor ve aksiyon nedir ne değildir sorularına aramamakta olduğum halde yanıtlar bulmamı sağlayarak yegane yararını gerçekleştirmiş dipyapıttır.


filmde işinin ehli olduğu söylenen o işi ehil yapacak kadar yaş almamış olmasına rağmen soru sormadan gözlerimi kaparım vazifemi yaparım mantığıyla hareket eden zaten asker kökenli olduğu ki o işi de eline gözüne bulaştırdığı defalarca ifade edilen kendisini taht oyunları dizisinden üç bölüm oynayabilmiş ikinci oğullar adıyla ortalıkta gezinen istenmeyen veletler ya da piçler olarak da adlandırabileceğimiz bir grubun başındaki ejderhaların annesine vurgun savaşçı olarak tanıdığımız cılız ama şimdi kasa bürünmüş ed skrein in oynadığı taşıyıcı rolündeki arkadaşın gözlerimize bayram ettiren vay be kapitalizm sen her derde devasın dedirten audi marka arabasıyla iş peşinde koşması anlatılır.

taşıyıcı
yine böyle o iş onun öteki iş onun çok yoğun bir günün içindeyken dişi karakterler ne zaman ekranı ele geçirecek diye hazırda bekleyen ergenlerin aklındaki soruyu hissedercesine 1 değil 2 değil tam 4 dişiyi kaslı seksi erkeğimizin arabasına doluşturur. bu dişiler ki zamanında kendilerini ailelerinin para karşılığı satması nedeniyle patron dedikleri rus mafyavarisinden intikam almak üzere harekete geçmiştirler. olayların içinde kalan içinde kalması için önce babası kaçırılarak zorlanan ardından aşkın girdabından içeri çekildiği için ayak işlerini yapan taşıyıcı filmin sonunu getirmek için hızlı dövüşler ve hızlı sürüşler yapar. beklenen aksiyonun tavan yaptığı sahneler peşi sıra ilerler. hayır aksiyon yapıyorsun da niye adamakıllı düşünmüyosun o sahneleri. bu kadar saçmalamak ne kazandırıyo sana. cüneyt arkın filmlerini aratmaz sahnelerle finale gelinir. ve film nihayet biter. filmin finali zengin kız fakir oğlan durumudur ki severek ayrılalım şarkısı eşliğinde gözyaşları sele dönüşür. bittiği için tabi.


filmin bizim için tek artısı dexter dizisinden hatırladığımız seri katil tiplemesini layikiyle yerine getiren ve filmdeki oyunculuğunun dizideki oyunculuğunun yanından geçemeyeceği yalnızca kendisini görmüş olmamız olarak bize yansıyan ray stevenson un karşımıza çıkmasıdır.

ray stevenson

ÖZET: DEVEYE SORMUŞLAR BOYNUN NEDEN EĞRİ, TAŞIYICIYIM DEMİŞ.

CASUSLAR KÖPRÜSÜ - CASUSLUĞUN EL KİTABI TEMALI SOĞUK BİR FİLM

casuslar köprüsü
casuslar köprüsü. aslında akademi şaşaa yı sever diye bilmediğimden değil de hani umutlar ölmez temalı ET filminden tanıdığımız sevdiğimiz spielberg yönettiği ve de forest gump filmindeki otistik rolü ve filedelfiya filmindeki gay rolüyle aldığı oscarları hala nişane gibi göğsümüzde duran tom hanks oynadığı için izleyelim dediğimiz casus deyince akla bi brad pitt bi robert redford gelen hafif ya da orta derecede aksiyon beklentisine gark olduğumuz bir film beklerken 15. dakikada uyumamak için gözlerimize sular çarptırdığımız son yıllarda geçmişini basınla paylaşmaya karar veren ve de bünyesindeki kahramanlara haklarını hollywood aracılığıyla vermeyi görev edinmiş cia in kasasından çözülen hikâyelerle oluşturulmuş tipik bir soğuk savaş dönemi filmi.


casuslar köprüsü

döneminin çok kazanan ve buna bağlı olarak da saygı duyulan üstelik güçlü bir hukuk bürosunun ortaklarından olan tom hanks yakalanan bir rus ajanının savunuluyormuş gibi gösterilmesi için kendisine müvekkil olarak verilmesi ile idealist sonradan amerikalı rolüne bürünüp ezdirmem garibi çıkışıyla ülkecek nefretin vücut bulmuş haline dönüşür. durumu kurtarmak için olur da bir amerikalı da rusların eline düşerse takas yaparız diye söyledim yauuww der ve öngörüsü gerçek olur. istihbarat uğruna kendi insanlarını bile hiçe sayan devletlerin sergilendiği filmde abd rusya doğu almanya olmak üzere bir abd pilotu rusya topraklarına düşer esir olur. madem sen söyledin de oldu o zaman pazarlık ve takası da sen yap deyip cia yetkisiyle batı almanya ya gidip henüz abd nin resmi olarak tanımadığı doğu almanya sınırları içerisindeki rusya büyükelçiliğinde pazarlığa girişmek üzere yola çıkar. bu esnada almanya ya hangi akla hizmet bilinmez ekonomi okumaya gitmiş bir üniversite öğrencisinin de doğu almanlar tarafından yakalanması takasa ortak olursak abd bizi tanımak zorunda kalır gibi saf bir heyecanla ortama dalan doğu almanyanın durumu karıştırmasına neden olsa da yer mi amerika çocuğu duruşuyla sonradan amerikalı tom hanks takas gerçekleşmezse bunu ruslara siz açıklamak zorunda kalırsınız diyerek ve de aba altından sopa göstererek hem askeri hem de öğrenciyi takas karşılığı geri alır.

casuslar köprüsü

vay efendim sen misin rus dölünü koruyan nefreti durumundan bir taşla iki kuş koparttın savaşın bağrından sevgisi durumuna ibre değiştiren tom amca öğreniriz ki daha sonra abd nin başka ülkelerle de yaptığı pazarlıklarda görev almış devletini temsil etmiştir.

ÖZET: MADALYALARIM BİÇİM BİÇİM, ÖLÜRÜM ABD İÇİN.

CREED - BABAM SAĞOLSUN ROCKY AMCA VAR OLSUN TEMALI BOKS FİLMİ

creed
creed. rocky balboa nın çakma yeğeni. apollo creed in gayrimeşru veleti. kendisine bu ismi kabullendirmek için bi stüdyo adam oynattılar. gocccaa senaryo hep bunun için.


rocky
creed gencimiz ıslah hanelerde büyümüş ona buna küte pata dalan seviyorum uleyyyn kırıp dökmeyi naralarıyla nam salmış bir yeniyetememedir. rocky balboa nın önce tokatladığı sonra onun intikamı için dağları deldiği zamanlardan tanıdığımız apollo creed in karısı gelip baban beni boynuzladı ama senin günahın yok tıpkı da ona benziyorsun gel benimle yaşa tiradından sonra creed genci o okul benim bu üniversite de benim ekonomik kriz dinlemem iş de beğenmem triplerinde yaşayıp gitmektedir. geceleri gizli gizli fight club diyarına dalmakta morluklar ve kırıklarla geri gelmektedir. ne güzel de sistemin bir parçası oluvermişken kapitalist düzenin 100 yıl çalış bak sağaa çok para vericiyk anlayışıyla bünyesine kattığı matrix uyuyanları arasına girmiştir ki üvey annesine ben bu işleri bırakacağım gidip dövüşeceğim der. tabi krizlerden kriz beğenen o kriz senin bu kriz benim modaya ayak uyduran üvey anne hiç bilmesek daha iyiydi dediğimiz kafamızda kodladığımız apollo karakterini yerlere çalan açıklamalarla gitme sana muhtacım dese de creed genci alır başını gider filiye. fili filedelfiya ya aralarında taktıkları kısa isim olmakta. orada kim var. rocky. rocky balboa. yani apollo creed in eski dost düşman olmaz gel bize bazı bazı kapısı. bana bi iki numara öğret de şampiyon olayım be amca dese de rocky önce yan çizer. sonra çalışma kağıdı çizer. sonra bakmışsın eğitici olmuş.


bizi rocky serisinin ki 7 filmlik seridir. 7. başlarına götürür. kendisini çalıştıran koç da hasta ve yaşlıydı diye hatırlarız. demek ki neymiş. koçun kaderi öğrencisine.

creed
eğitir yetiştirir salar kurtlar sofrasına. adını söylemek istemeyen creed genci kung fucu panda po misali iç huzuru yakalaması için creed adını kabul etmesi gerektiğini anlar. sonra karşısına çıkanı döve döve ismini öğretir.


bi ara dramaya tutulduğumuz sırada ajda pekkan gibi serideki bütün karakterleri toprak altına koymuş ihtiyar rocky kanser olmuş olarak karşımıza çıkar ve de kemoterapiyi reddetmektedir. biz de acaba bu bölümde ölecek mi nihayet derken creed genci onu hayata döndürür. demek ki ikinci bölüme..

creed

filmin sonunda rocky e şükranlarımızı sunalım bağlamındaki saygı koşusuna mahalleden bağını koparan kim var kim yoksanın katılması üstelik her birinde ayrı ayrı motorlu araç bulunması üstüne bir de bu araçları şaha kaldırmaları tüy dikmiş tuz biber olmuştur.

ÖZET: GÜN OLUR DEVRAN DÖNER, TADI BAŞKADIR FİLY DE EKMEK ARASI DÖNER.