SPECTRE - İÇİ BOŞ BİR AKSİYON 007 BOND FİLMİ

james bond
james bond. 007. önünde kendisinden daha genç ergen seksi 21. yüzyıla uyumu tamamlanmış modeller varken ingilizlerin "ohhh no no no biz alaturka severiz" anlayışıyla günümüze devr olmuş ajanların piri kadınların sirenidir.

kadınlar arabalar ve silahlar üçgeninde gezen bi sürü filminden sonra ne bekliyorduk ki bilmem yenisi de yaptılar ve biz de izledik. tahmin edin ne oldu. bütün mevzu yine kadınlar arabalar ve silahlar üçgeninde döndü. sanırsın bermuda şeytan üçgeni.

kişisel bir hesaplaşma olduğu anlatılan sonra nedense dünyanın sonu ile ilgili bir mevzuya dönüşen bir olayın meksika ayağıyla başlar film. her karesinde gözümüze sokulan önemli olan boyu değil işlevi manalı silahlarıyla goccccaaa binayı havaya uçurup ceketinin düğmesi bile açılmadan adam kovalar bizim 007. uçana kaçana sıkaraktan cephanesi hiç bitmeyerekten dolaşır gelir patronun karşısında boyun büker. noldu. nooollduu. işte özel sektörün dezavantajı.


andrew scotto ara bir de ne görelim. kötü adamlığıyla nam salmış kendisini ben kötü adamların napolyonuyum diye tanıtan nuri alço girmesin mi içeri. şaka şaka. onu diyen moriarty. içeri giren de o. haaa bu bir türk filmi olsaydı ki olabilirdi daha az bütçe daha salak mekanlar biraz daha ucuz bir yapım bir de özcan deniz oynasaydı olabilirdi ama olmadığı için nuri alço rolü kapamadı. kim kaptı. c. evet evet. adı c. ekstra havalı di mi. yani düşünün bir. dünyanın ipini çekecek kuvvette bir adamın bütün istihbaratın kralı olan bir adamın bütün derken dünyayı kastediyorum henüz marstan bi şey gelmedi dünyanın diyorum bak. adı neyyy. c. wouuuuwwfffș. yıkılıyo ha.

zaten ilk görüşte aşık olmadıysa kesin düşman olur diye bildiğimiz bond adama ayar olur. bi de hakkında torpille geldi buralara falan denilince kafasında bitirir adamı. bitirir derken umursamaz ve de kaale almaz ama meğerse herifçioğlu ülkerin reklamlarında dediği gibi kaliteyi uzaklarda aramayın tadında simyacıdaki gibi aramaya kendi çöplüğünden başla hesabı köstebeğin yol almışı çıkar. bizim bond da olaya nasıl dahil olduğunu ve de bond un kendisini nasıl bulduğunu hiç anlayamadığımız bir adam sayesinde filme kendisi adına katkı yapacak olan dişiyi aramaktadır.
araba yarışları geleneğine uygun olarak bir aston martin in daha harcandığı kovalamacanın ardından dünyadaki her şeyi bilen ingiliz istihbaratının ulaşamadığı ama google da arasan bulursun mantığıyla basit bir bilgiyi öğrenir ve fas a gider yeni partneriylen. bond şansı burada da karşımıza çıkmakta ve mickey mouse esprisine iki kere gönderme yaparak küçük fare aracılığıyla koordinat düzlemi dersimizi tamamlamış olmanın gururunu yaşamaktayızdır.

daniel craig
trenle seyahat için evden özellikle getirtilmiş kıyafetler ve her ortam için ayrı ayrı bulundurulan güneş gözlükleriyle birlikte silah eğitimi kursu tamamlanarak veliaht irisi düşmanın saldırısı bölümüne geçtiğimizde bütün trenin baştan sonra harap olmuşken kavga arbede ortamı süregelmekte iken daha az önce dolu olan trende kimsenin olmamasına şaşırdık mı. ı ıh.

eyy bond. eyy 007. yaşlanmışın. paslanmışın. adam seni ne dövdü ya la. bi dövdü ya la. anaaam. filmin başında barnaklarıynan göz çıkaran veliaht irisi ayağına dolanan iple trenden havalanınca ne zamandır aralarındaki yakınlaşmanın yatak sahnesine dönüşmesi an meselesi olan çiftimiz arayı kapatmak istercesine yenilen dayakların bile önemi olmadığını öğretir bize. ama işte bond budur. ne olursa olsun ne kadar dayak işkence vs. bunlar teferruat. silah at avrat. olay bu. tabi burada atı aston martin oynamış. halbuki mustang de giderdi.

çölün ortasında ne beklediklerini bilmeden kendilerini birilerinin gelip almasına şaşırmadan işleyen süreçte ortama silahsız dalarak erkekliğin tavanını ifa eden 007 hata yaptığını anladığında kulak bölgesi civarinda delik oluşmuştur bile. çocukluktaki duygusal travmaların kötü adamlar yarattığı teziylen babamı kaptın ben de seni öldürecem ağlașmaları filmin kötü adamı olmak için bile yetersizken aklımızda django daki bol gönüllü alman olarak yer etmiş christoph waltz a hiiiiiiç yakışmaz. yüksek alarmlı saati sayesinde bizi bu iğrenç sahneden ve getirilerinden kurtaran bond açık alandaki vurulamazlık becerisiyle adeta türk filmlerine taş çıkartır. anında helikopterle savaş çığlıkları atarak memleketine dönen 007 filmin 2. kötü adamı konumuna inen c yi afişe eder. c. ah ya. c. ne kadar da hicivli. hem o nasıl bir ölümdür ya. ayağım kaydı 171. kattan düştüm diye bi ölüm mü olur. adama yakışan bu mudur. c. pehhh.


christoph waltz
sonrasında bizim bol yürekli alman yine ölmemiş bond u aşk hayatından yakalamak üzere zaten yıkılması uzun zamandır planlanan eski istihbarat binasına çekmiş binaya bombeler yerleştirmiş ve de patlatmıştır. peki sorarım size. binaya belediyeden yıkım izni çıkalı bu kadar zaman geçmiş olduğu halde hangi yarım akıllı binanın altına tekne bağlar. üstelik bir değil. iki değil. kaç tekne. tekne de bizim fış fış kayıkçı teknelerinden değil ha.
ayriyeten öldürmek için işini sağlama almış bir adam niye 3 dakika diyerek olayı uzatsın bu biiiiir. testere filmi mi lan bu. dişiyi zaten öldürmeyi plânladıysan adamın ruh halini inciterek onu olduğu yere mıhlamak adına niye öldürmedin ikiiiii. hadi öldürmedin bağladın sakladın bond buldu koltuğuna bi patlayıcı yerleştir be abi bu da üüüüç.

mutlu sona ulaşmak için gereken kötü adamın ölmesini görmek mi acaba derken bond un patronunun beylik lafı karşımıza çıkar. öldürme yetkisi aynı zamanda öldürmeme yetkisidir. ve de öyle olur. olmasa bu cümlenin senaryoda işi ne. bond bol yürekli almanı vurmaz. emeklilik dilekçesini yazar. basar gider.

ÖZET: BOND EMEKLİ OLDİ Mİ, ISSIZ ACUN KALDİ Mİ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder